|
1
Peki ya depremden sonra…
Bir kaç gün önce İstanbul'da peş peşe depremler gerçekleşmişti 3.9 ve 6.2 büyüklüğünde daha sonra ise haberlerde okuduğum kadarıyla bu iki depremin 100’den fazla artçısı olmuştu. Ama ucuz atlatmamızın nedeni 6.2'lik depremin 13 saniyelik süre ile kısa sürmesiydi. Eğer bu biraz daha uzun sürecek olsaydı belki yaralılarla bunu atlatamayabilirdik. Uzmanlar büyük deprem kapıda diyor ama daha hasarsız bir depremde 151[1] kişinin yaralanması sadece devletin değil halkımızın da hazır olmadığı anlamına geliyor. Dostlar unutmayalım "Türkiye bir deprem bölgesi!" diye okullarda bizlere yıllarca anlatıldı. İstanbul depreminden önce yakın zamanda yaşanan Van depremi (23 Ekim 2011 tarihinde 7.2 Mw şiddetinde), daha sonra Elazığ Depremi (24 Ocak 2020 tarihinde 6.8 Mw şiddetinde) ve en son yaşanan 11 ili etkileyen ve merkez üssü Kahramanmaraş olan 7,8 Mw ve 7,5 Mw büyüklüklerindeki iki deprem... Özellikle ben 2023 yılında Kahramanmaraş merkezli depremlere Malatya'da yakalandım. İnşaAllah öyle bir şeyi Rabbim bizlere bir daha yaşatmasın. Ben bir uzman değilim ki yok şunu yapın yok böyle yapın diye ahkam keseyim ancak bu yazıyı sizlerle paylaşma amacım bu ülkede büyük felaketten sağ çıkıp neler yaşadım sizlere anlatmak istiyorum. Yarın ne olacağını bilemeyiz ancak geçmişten ders çıkarmak gerekir ki önümüzde aynı şeyler cereyan ettiğinde hızlı dönüt verelim.
[2] https://finans.mynet.com/haber/detay/eml...du/461061/Gece deprem olduğunda ben ayaktaydım. Şiddetli bir sallantı başladı. Ailemle aynı anda kendimizi antreye attık hem en sağlam yer burası hem de olası bir çökmede ailemle beraber burada hepimize ulaşsınlar düşüncesindeydik. Sallantı bittikten sonra evden kendimizi bina bahçesine attık. Anne-Baba, Çocuk, Dayı-Amca, Teyze-Hala birbirimizi arayıp durum raporu aldık. Herkes iyiyiz diyince insan rahatlar. O an herkesin sakin olduğu andır. En güvenilir bir yere geçelim diye konuşup yola arabaya doğru yönelmiştim. Yolun çapraz karşısında bulunan binalar sıralı olarak çömüşlerdi. Şöyle düşünün binanın bahçesinin dışa çıkıyorsunuz kapıyı çıktığınız andan itibaren yolun karşısında bulunan binalar ara sokağa kadar yıkılmış hatta ara sokaktada yıkılanlar var sanki L harfi gibi... Orada kim vardı hatırlamıyorum. Araca annem ve bir kaç kadın ve çocuk bindi. Dışarı buz gibiydi. Bizler enkazlara doğru koştuk ama elimizde kazma kürek gibi bir araç yok. Birkaç Bekçi geldi birinin elinde telsiz mahallenin adını söyleyip ara sokağın tamamı yıkıldı dedi. Yukarıda dedim ya L şeklinde diye işte bu yüzden dedim. Mahalleliler enkazın üstüne çıkmış enkazı dağıtmaya ve altta kim varsa ulaşmaya çalışıyorlardı. Dayım aradı beni, bizim buralardaki evlerin duvarları yıkıldı bizi alabilir misin diye. Bir ara Türkiye gündeminde bayağı yer bulan evlerin[2] karşında oturuyordu. Bana yaklaşık 13 km uzaktaydılar. Malatya trafiği normal şartlarda 20 dk olur. Ben çevre yoluna bağlanıp onları alacaktım. O yolun yoğunluğunu size şöyle anlatayım o 13 km lik uzaklığa 1 saatte ancak ulaşabildim. Herkes kendini yola atmış kaçmaya çalışıyor. Yol üzerinde sağlı sollu yıkılan binaları gördüm. Bir otel yıkılmıştı[3]. Hepimiz köyde oturan dayımın yanına gitmeye çalışıyorduk yol güzergahında bulunan eski evler çömüş, çoğu 2000 ve üstü yapımına sahip olduğunu düşündüğüm evlerin duvarları ayrılmıştı. Hatta gidiş yolu bir kaç defa değişmek zorunda kaldık. Çöken evler yolu kapatmıştı. Köye vardığımızda saat 5 civarıydı. Geldiğimiz sıralarda dayımlarda dışarıda bekliyorlardı. Onlarda eve girmeye çekiniyordu hatta iki kuzenim mahalle muhtarına gitmiş çadır istemiş muhtarda ne yapacağını bilememiş beraber AFAD'a çadır için gitmişler. AFAD'da şu an elimizde çadır yok diye göndermiş veya varsa bile planlama için verilmemiş olabilir. Bizlerde evin bahçesine bir kaç odun çakıp üzerine bir naylon çadır çekip ufak bir barınak oluşturduk. İçine küçük bir soba attık ısınmak için. Evin ve yanındaki deponun içine kaçak göçek girip lazım olan malzemeyi alıp tekrar barınağı düzeltiyorduk. Çadır gelene kadar kimsenin açıkta olmaması için. Elimize kazma kürek alarak depremde çöken binalara kendi elimizden geldiğince yardıma gitmek için yola çıktık. Marketin birine erzak almak için girdik ama dün gece ile bu sabah arasında fiyatlara 10 kat zam yapmışlardı. Bizler gibi çoğu insan marketlere akın etmiş hani adamlar fırsatçılık yapmanın peşindeler. Neyse küçükler oraya girmiş alışverişe bizlerde enkaz olan yerlere gittik. Polisler bariyer çekmiş, bir taraftan onlar diğer taraftan bizler binanın enkazının altında hayat kurtarmaya çalışıyorduk. 8 de başladık çalışmaya ikinci depreme kadar 6 kişi çıkarabildik. 4'ü hayatta 2'si ise ölmüştü. Biraz dinlenmek için mola verdiğimizde bu defa ikinci deprem meydana geldi. Bizim uğraştığımız enkazın üstüne yan bina devrildi. Eğer 5 dakika önce olsaydı bizlerde diğer binanın enkazın altında kalacaktık. Diğer enkazda çalışanların üzerine bina yıkılmış ve enkaz altında kalmışlardı. İkinci deprem olmadan önce garip bir ses duyduk ve deprem ondan sonra oldu. Yer öyle bir sallanıyordu ki tarif etmem mümkün değil. Yanımızda ki binalar domino taşıları gibi sırayla çöküyordu. Bazılarında insanlar vardı evlerini terk etmemiş. Deprem yaklaşık iki dakika sürdü. Ancak durduğunda yeniden millet telefonlara koştu. Ölen kalan var mı onu teyit etmeye çalıştı doğal olarak. Depremden önce ayakta bir çok bina vardı mahallede ancak depremden sonra gözlerimiz açtığımızda artık evler seyrekleşmişti. Can havliye bizde eve geldik ancak yer sallanıyordu. Hatta hiç bitmedi. Korkudan kimse bir yerde sabit bile duramıyordu. Az önceki deprem sebebiyle yer çökmeleri olabilir korkusu ile yer değiştiriyorlardı. Ayrıca depremden 1 saat önce kar yağmaya başlamış ki öncesinde de kar vardı. Hava buz gibiydi. Bu depremler akşama kadar sürdü. Sanki ayağımızın altında kaygan bir zemin var bir sağa gidiyor bir sola. Akşam hava buz gibiydi ben o kadar soğuk bir zamanı hatırlamıyorum, belki de hava böyle hep soğuktu bizler evlerimizdeydik. Soba ile ısınmaya çalışıyorduk. Kadınlar çadırda erkekler arabalarda. O araba gazlarının oluşturduğu hava... Neredeyse zehirlenecektik. Sürekli olarak arabayı ısıtmak için çalıştırıyoruz ancak bu da sürekli benzin ve mazot kokusu ile bizi perişan ediyordu. Telefonlarda şarj yoktu. Araçlarda ise yakıt az kalmıştı. Yakıt alamadık, çünkü benzinliklere yakıt gelmemiş herkes bu noktalara koşmuş ve yakıtı bitirmişlerdi. Kalanlarda ise yakıtı nakitle satmak istiyordu. Bu defa ise atm'lere gidiyorduk burada da para yok veya varsa bile atm arıza verdiği için çekemiyorduk. Diğer bir husus elektrik ve su yoktu. Herkes su bulmak için bir yerlere dağılıyordu. Gece çalışmasına gönüllü katıldım zaten gece iki gibi tüm herkes istirahat molası verdi. Malatyalılar bilir yeni caminin orada bulunan oteli miydi iş hanı mıydı bir enkazın içindeydik. Bir askeri personel vardı bizi koordine ediyordu. Onun söylediği şekilde çalışıyorduk. Afet konusunda bilinçliydi. Bu konuda eğitim almak ya da eğitim almış birinin bizleri yönlendirmesi işimizi hem kolaylaştırmıştı hem de hızımızı arttırmıştı. Tabi daha sonra çadırlar dağıtılmıştı, neredeyse çevremdeki her eve çadır verilmişti. Çadır verilemeyen yerlere ise toplu barınma alanı sağlayan çadırlar kurulmuştu. Ancak bir koordine eksikliğimi diyeyim yoksa devlet kurumlarının üzerlerine iş almaması mı diyeyim veya çalışanların işgüzarlığı mı bilmiyorum. Ne çadırı kimin nereden alacağı, ne şekilde alacağı, nereye kuracağı, nereye başvuracağı... ya bu sorular havada kalıyordu. Biri geliyordu biz belediyeden çadır aldık diyordu, gidiyorduk çadır yok; diğeri çadır almış geliyordu neresi diye soruyorduk kaymakamlık diyordu, gidiyorduk çadır yok. Biz o süre içinde 27 kişiydik hadi yaptığımız barınağa kadınlar sığıyordu biz nerede kalacaktık? Sonra bu top muhtarlara atıldı ama bizim muhtarı o toplantılara çağırmadılar mı yoksa engellediler mi bizim mahalleye ne gelen vardı ne giden? Mağduriyetimizin kaynaklarından biri de muhtardı. Barınak sorunu hadi neyse diyelim bu defa da gıda ve su problemimiz vardı. Ya birileri gidip alıyordu yiyeceği ama bizler alamıyorduk, biz sizin mahalleye yiyecek gönderdik diyorlardı. Ya bu mahalleliler almadıysa kim aldı bunu? Diğer bir konu bebek bezi. Altından kıymetliydi. Bulamıyorduk. Yardım gönderenler olmuşlar Türkiye'nin dört bir yanından sağolsunlar ama bu bize gelmiyordu veya eksik geliyordu. Birileri bunu yağmalıyordu, ya bunu getirenler ya da bu yardıma aracı olanlar; hani şunu diye bilirsiniz sen bunu nereden çıkardın diye, yardım için bez, gıda vs. getirenlere soruyorduk biraz daha varsa alalım diye, verdikleri cevaplarsa gönderdik gelmedi mi buraya karşılığıydı. Allah bu afetleri bize bir daha yaşatmasın ancak bu zor zamanlardı. Aklımda kaldığı şekliyle sizlere aktarmak istedim. Orada yaşadığımız zorlukları sizlere aktarmak ve olursa böyle çözülse iyi olur düşüncesiyle öneriler sundum. Bir vatandaş olarak elimden gelen en fazla bu kadar. Linkler
[1] https://www.trthaber.com/haber/gundem/is...04971.html[3] https://www.turizmguncel.com/haber/korku...0öğrenildi. [4] https://www.donanimhaber.com/sosyal-medy...24--176338
|
Hoşgeldiniz...
Hoşgeldin, Ziyaretçi: Sitemize üye iseniz buradan oturum açabilirsiniz :) Hala üye değil misiniz? Ücretsiz üyelik hesabı alın! Yasal Uyarı
Bu internet sitesi içeriğinde yer alan tüm yazılar Gidenler.Me’ye ait olup, 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu kapsamında korunmaktadır. Bu hakları ihlal eden kişiler, 5846 sayılı Fikir ve Sanat eserleri Kanunu ve 5237 sayılı Türk Ceza Kanununda yer alan hukuki ve cezai yaptırımlara tabi olurlar. Gidenler.Me, ilgili yasal işlem başlatma hakkına sahiptir. Gidenler.Me Blog'da yer alan tüm yazılar/makaleler bilgi edinme amacı ile sınırlı olup Gidenler.Me'den izin alınmaksızın değiştirilemez, çoğaltılamaz, yayımlanamaz, dağıtılamaz, umuma iletilemez, başka bir lisana çevrilemez.
|


Guest isimli üye tarafından
